Yazan: Damla Gayatri Dönmez
Pema Chödrön, Start Where You Are, Element Publishing, 2012 kitabından yararlanılmıştır.
- Önce temellerde yetkinleş.
a. İnsan hayatının nadideliğini unutma.
b. Hayat sonludur, ölüm herkes içindir.
c. Her ne yaparsan yap, iyi ya da kötü, her şeyin bir bedeli var, ne ekersen onu biçersin
d. Kendin üzerine ne kadar odaklı kalırsan -ne kadar iyi ya da kötü biriyim gibi- her zaman acı çekersin. Arzuladığın şeyler ve uzak durmaya çalıştığın şeyler üzerine odaklı kalışın mutluluk getirmez. - Tüm deneyimlerin bir rüya olduğunu bil.
Her sey geçicidir, tüm deneyimler …
Yorum:
“Tutunmamak, varlığını inkar değildir. Ancak tüm deneyimlerim (duygu/düşünce, hayata dair ne varsa) hepsinin ortaya çıktığı gibi bir gün yok olacağını da bilmek ile gelen idraktir. Rüya, içinde iken çok gerçek gibi görünür, ancak çıktığında insan tüm gerçekmiş gibi görünen şeylerin göreceli ve değişken doğasını anlar ve gerçekliğini sorgular. Tüm ömür içerisinde olan tüm deneyimler de işte böylesi değişkenlikte, geçiciliktedir. Tüm deneyimlerin rüya olduğunu bil.” - Farkındalık’ın kendinden menkul, saf / boş doğasını fark et.
Yorum:
Gören, Görüntü olamaz. Gözlemci her zaman gördüğünden ayrıdır. Farkında Olmanın / Bilincin kendisi ışık gibidir, sadece gösterir. Gördüğünden Gören ayrıldığında Kendiliğin, Varlığın isimsiz, biçimsiz Fark etmenin içinde saklı olduğunu fark etmeye başlar. Fark etmek/Ayırt Etmek Şuur/Farkındalık ile çalışır. Farkındalık Varlığın, Kendiliğin kendisidir ve her şey onunla birlikte görünür. Tüm deneyimler onunla birlikte vardır. Bu nedenle tüm deneyimler rüya gibidir, gelir ve geçerler, kendinden menkul bir doğası yoktur. Görünen her şey Gören ile gerçek ise, Gerçek sadece Gören’dedir ve bu Gören kimliksiz, isimsiz, biçimsiz, içeriği “boştur”. - Karşıtından bile kendini özgürleştir.
Hiçbir şeye tutunma, hiçbir şey sabit değildir diyen düşünceye bile…
Yorum:
Görünen tüm gerçekliği, deneyimleri, “ben” diye kurduğun kimlik üzerinden inşa etmektesin. Her ne “gerçek” gibi görünmekte ise aslında kurduğun “ben’e” bağlı “ötekilerini” inşa ediyor. Karşıtlarını yine zihin yaratıyor. Çünkü zihin karşıtlıkla çalışır. Her iyi olana karşıt bir kötü vardır, her başarıya karşıt bir başarısızlık. Bu yüzden nerede ne deneyimine şahit olursan bir yerden bakış olduğunu unutma, göreceli ve değişkendir. Bu, deneyimlerin rüya doğası olduğunu da bildiren gerçektir. Bu farkındalık ise gerçek gibi görünen tüm deneyimlere, duygulara, düşüncelere tutunmamayı öğretir. Her ne varsa sadece şu anda “bu” gerçeklikte var ve o da geldiği gibi geçip gitmeye mahkum. Ne kuruyorsa, bu “senin” kurgun, tutunma. - “Öz’ün (alaya) içine yerleş/sabitleş.”
Yorum:
Her zaman geri dönebileceğin bir ev var, zihnin saf doğası, tarafsız farkındalık.Öz, bir şeyin varlığının, anlamı, ‘manasıdır’. Öz, temel, değişmez ve bir şeyin varlığını var eden anlamındadır. Öz, benlik ya da saf Farkındalık ise sizin Özünüz olamaz. Siz Öz’ün kendisisiniz. Sabitleş derken artık “fark et” ya da “bil” de demez, bilmek ve analiz etmek yine de kıyastadır ve sen-ben ile “kendini” ayrıt etmenin sürecidir ancak Olmak nihayettir. Gidilecek başka yer yoktur, varıştır. Üçüncü Lojong Slogana’ a tamamlayıcı olarak gelen beşinci Lojong slogan, bir diğer Tibet Ustası Pema Chödrön’ün de ifade ettiği gibi “sen Gökyüzüsün, Hava durumu ise gelip geçicidir”. Hava Durumunu, gökyüzü sanmamayı hatırlatır. - “Meditasyon haricinde, bir oyun çocuğu gibi ol.”
Yorum:
Meditasyon dışında diye tabir ettiği “Hayatın geri kalan her anıdır”. Hayatın geri kalan her anını bir çocuk gibi “oyunsu, yanılsamalar dünyasında olduğunu bilerek deneyimlemeyi” hatırlatmaktadır. Oyunsu bir çocuk birkaç şey söyler:
1) Her tür yargı, tanım her tuttuğumuz, sabitlediğimiz deneyimdir. Her deneyimin geçici ve değişkenliğini bilirsen hiçbir yeni deneyimi “aynılığa” indirgeyemezsin. Kalıba koyduğumuz her alan bizi daraltmaya, darlık ise sıkıştırmaya mahkumdur. Yargısız, tarafsız bir bakışla deneyimde kalmaya çalış.
2) Her anın yeni, biricik, taze ve tek olduğunu bil. Böyle olursa o zaman dikkat, pür dikkat ve farkındalık ile her an deneyimlenir. Oyun dikkat ve farkındalığı içinde zaten barındırır.
3) Dikkat ve farkındalık eşlik ederse her anın taze ve yeniliği hayret, merak ve her deneyim üzerinden bilinmeyeni keşfetmenin ilgisi ve sebepsiz neşesini de getirir. Bir çocuğun içinden gelen saf neşe bir sebebe bağlı değildir. Anda olmak, merak ve keşfetmenin kendisi neşe ile varlığı olumlayan ve varoluşu anlamlandıran yerdedir.Alma ve verme her zaman düzenli tekrarlanmalı. Bunlar nefesi döndürmeli.
Tonglen - “3 Nesne, 3 Zehir, 3 Erdem Tohumu
3 Nesne: Arkadaşlar, Düşmanlar, Nötr Oldukların
3 Zehir: İstek, İstememek, Kayıtsızlık
3 Erdem Tohumu: Bunlardan Özgürleşmeyi Dilediğinde Şefkat, Sevgi ve Anlayış Erdemlerinin Tohumu Olur.”
Yorum:
Kurduğumuz kimlik ve duruşa göre bir şeyleri kendimize çekiyoruz/istiyoruz ya da seviyoruz; bir şeyleri itiyoruz/sevmiyoruz ya da istemiyoruz ve arada kalanları ise önemsemiyor, kayıtsız kalıyoruz. Aslında istemek ve istememek (raga &dveşa) ile kurulmuşluğunda hayat 1) bağımlı ilişkiler 2) kaçınılacak düşmanlar, korku ve kaygı sebepleri 3) kendi duruşumuz haricinde kalanlara ise kayıtsızlık ve önemsememe olarak yaşamı belirliyor. Tüm bu atıfların zihnin kurgusu olduğunu fark ettiğinde kişi, benliğini kendisinin dar kalıplara soktuğunu ve tüm deneyimlerinin yazarı olduğunu keşfedebilir. İşte o zaman tüm deneyimler, arzu da nefret de, haz da acı da, ya da kayıtsız kalıp fark etmediklerin de sana aslında daha derin bir sevgi, şefkat ve anlayış sunma ihtimalini açan öğretmenler olarak görülmeye başlar. 3 Zehir, Arzu/Nefret/Kayıtsızlık 3 Erdem Sevgi, Şefkat ve Anlayışın anahtarını elinde tutar.Her eylemde sloganları uygulamaya sok
Bu sloganları an içinde hatırlaman o zaman kendi ben merkezciliğini ve şefkatsizliğini dönüştürebilir. Kuru teorik bilgi dönüşümü getirmez, an içerisinde eylemle gelen uygulama dönüşüm şansı sunar. Bu anlamda bilgiyi, bilgeliğe dönüştüren şey eylemlerimizdir. Sloganları 1. Önce dinlemek 2. Tefekkür etmek 3. Deneyim içerisinde uygulamaya sokmak bizi dönüştüren ve bilgiyi etimize, kemiğimize sindirmemizi sağlayan olacaktır. - “Alma ve verme her zaman düzenli tekrarlanmalı. Nefesi bunlar döndürmeli.”
- “Alma ve vermeye önce kendinden başla.”
Yorum:
Tonglen Meditasyonu, başkalarının acısı ile birlikte olabilmenin yürekliliği ve şefkatin gücünü benlikte doğurmanın aracıdır. Sekizinci slogan ile bize nefesin akışını her daim bu farkındalığın tutması gerektiğini hatırlatırken, dokuzuncu slogan kendimizle kurduğumuz bağın ancak başkalarıyla kurduğumuz bağa sirayet edebileceğini hatırlatıyor. Kendi acılarına yüreklilikle bakan başkalarının acılarına da yüreklilikle bakmayı bilir, kendini şefkatle saran başkalarını da şefkatle sarabilir, kendini anlayan başkalarını anlayabilir. Her dert dermanını içinde saklıyor, her hastalık şifasını beraberinde getiriyor, bu nedenle her neredeysek, hangi haldeysek, neyin içerisindeysek orası her birimizin özgürlüğünün, şifasının, huzurunun, bilgeliğinin tohumunu içinde saklıyor. Görmek, kabul etmek, bağrına basmak ve dönüştürmek, alma ve verme diyerek Tonglen Meditasyonu başkalarının & kendimizin acılarını ancak böyle dönüştürebileceğimizi hatırlatıyor. Kibrin, ayrı kimliğin, “istememe-isteme ve kayıtsızlık” 3 zehrinin panzehiri olarak Alma-Verme egzersizi bize şunu hatırlatıyor: Her ne acı yasarsan başkalarının da bundan azade olmasını dile, her ne mutluluk yaşarsan başkalarının da bunu deneyimlemesini dile. Böylece kişisel acımız ve hazzımız başkalarının acısını ve mutluluğunu anlamak için bir basamak olabilir. - “Dünya kötülükle dolduğunda her şeyi bodhi yoluna dönüştür.”
Çeviri:
Hayatta her ne olursa olsun, her deneyimi kalbinin daha şefkat dolu olması adına görmeye ve yorumlamaya başlayabilirsin.
Yorum:
Bodhisattva, “daha şefkat dolu kalple, geniş bir bakışta, kapsayıcılıkta olma halinin” bir diğer ismidir. Tibet Budist öğretisi içerisinde manevi yolculukta kalbin genişlemesi yolculuğundaki halin ismidir. Bu niyetle, her kötülük, olumsuz deneyim, zorluk ya da acı bize öğretmenlik yapmaya, kalbimizi genişletmeye, şefkati, sevgiyi daha derinden bilmeye ve paylaşmaya aracı olabilir. Bu anlamda, kötülük-iyilik diye bakılan ayrım da kalmaz. Her şey bize manevi gelişim adına hizmettedir. Her deneyimi manevi gelişim adına bir fırsat gibi görmenin altını çizer. - “Her eylemde sloganları uygulamaya sok”
Yorum:
Bu sloganları an içinde hatırlaman o zaman kendi ben merkezciliğini ve şefkatsizliğini dönüştürebilir. Kuru teorik bilgi dönüşümü getirmez, an içerisinde eylemle gelen uygulama dönüşüm şansı sunar. Bu anlamda bilgiyi, bilgeliğe dönüştüren şey eylemlerimizdir. Sloganları 1. Önce dinlemek 2. Tefekkür etmek 3. Deneyim içerisinde uygulamaya sokmak bizi dönüştüren ve bilgiyi etimize, kemiğimize sindirmemizi sağlayan olacaktır.Bodhisattva, “daha şefkat dolu kalple, geniş bir bakışta, kapsayıcılıkta olma halinin” bir diğer ismidir. Tibet Budist öğretisi içerisinde manevi yolculukta kalbin genişlemesi yolculuğundaki halin ismidir. Bu niyetle, her kötülük, olumsuz deneyim, zorluk ya da acı bize öğretmenlik yapmaya, kalbimizi genişletmeye, şefkati, sevgiyi daha derinden bilmeye ve paylaşmaya aracı olabilir. Bu anlamda, kötülük-iyilik diye bakılan ayrım da kalmaz. Her şey bize manevi gelişim adına hizmettedir. Her deneyimi manevi gelişim adına bir fırsat gibi görmenin altını çizer. - Tüm kabahati birine gönder. (Sorumluluğu al)
Yorum:
Derler ki bir parmak karşıdakini gösterdiğinde kalan üç parmak ise kişinin kendisini gösterirmiş. Bir deneyimi kuran iki parça vardır, “deneyimleyen” ve “deneyimlediği nesne”. Deneyimleyen özne olmadan hiçbir deneyim var olamaz. Göz olmadan görüntü olmaz. Deneyimin, duygunun, düşüncenin sorumluluğunu almayı hatırlatır bu slogan. Her birimiz yaşadığı deneyimlerde her daim bir irade sahibi, seçim yapma şansı olan canlı olarak buradayız. Duygularının, düşüncelerinin sorumluluğunu almak hayatın sorumluluğunu almak demektir. Suçlanacak dışarıda kimse yoktur. Manevi olgunluk seçim yapma şansınla her anın içerisinde olduğunu hatırlatır. Bu nedenle, sorumluluk aslında özgürlük getirir.
Pema Chödrön’ün deyişiyle: “Herkes suçlanacak biri arıyor onun yerine dur ve sana ne oluyor bak. Başkalarının ne yaptığına bu kadar odaklanırsan orada takılır kalırsın. Kendi haklılığın daha çok acı çekmene ve körleşmene sebep olur. Bunu ateşlemek yerine sakinleştirmeyi öğren. Bu hem senin hem başkalarının acılarının dinmesine yardımcı olur.” - Herkese minnettar ol.
Yorum:
“Minnet/Şükran” ömrü uzatan bir numaralı erdemlerden biri olarak pek çok bilimsel çalışmada bulunmuştur. Minnet hali tüm varoluş içerisinde derin bir güven ile olmanın kapılarını açar. Tüm Varoluşa, hayata duyulan güven, huzurun kendisidir. Her an sahip olunan her bir araç, verilmiş her bir nesne kendinden mutlak bir kabulden ziyade bir hediyedir. Nefes bir hediyedir, doğan gün bir hediyedir, bu bilgiyi okumayı sağlayan göz bir hediyedir, anlamamı sağlayan zeka bir hediyedir. Minnetin kendisi eylemler üzerinde mülkiyet ve istiyorum/istemiyorum ile ilişki kurmaktan ziyade “hediye” yaklaşımı ile olabilen bir zihin geliştirmeye vesiledir. Her zorluk ve acı deneyim de bugüne gelmeye, daha derin bir anlayış, şefkat ile örülmeye vesile olan bir hediyedir. Her şeye karşı minnet varoluşla uyum, ahenk ve denge getirir. - Zihinsel karmaşayı 4 farklı varoluş hali olarak görmek en güçlü şunyata (boşluk) koruması sunar.
Meditasyon esnasında sunu fark edersin.
a. Düşüncelerin başı yok, birdenbire çıkıveriyorlar
b. Düşüncelerin sonu yok, bitmek bilmiyorlar
c. Görünüyorlar ancak sabit değiller, bir halde diğerine değişiyorlar
d. O halde ne başlangıç ne sabitlik ne de son var. Düşüncelerin, kendinden menkul gerçekliği olmadığı, bağımlı varoluşta olduğunu “boş” doğaları olduğu fikrini verir. - 4 uygulama en iyi yöntemdir.
a. Kendine odaklılığını azaltan ve kalbinde zihninde daha fazla alan açılmasını sağlayan eylemler ve sözlerle erdem geliştirmek (Vermek, paylaşmak, bütünün hizmetine eylemlerde bulunmak ben-merkezcilliği, kibri, kimliği kırar, dönüştürür)
b. Dürüst ve neşe ile kendini izleyerek yanlış, olumsuz davranışlarını bırakarak (1. Pişmanlık 2. Geri Çekilme 3. Kefaret 4. Kararlılık)
c. İçinden çıkan karanlık güçlere sunular vererek, onları kabul ederek (Hayaletlerini şefkatle kabul et, zihnin derinlerinde nice tohum olabilir, karanlık, hepsini misafir gibi kabul eden bir genişlikle bak. Olmalılardan vazgeçen, bir geniş kabul).
d. Bu bilgide ve yolda yürümeni sağlayan tüm olumlu güçlere minnetini sunarak (Her ne geliyorsa her biri hediyedir, hepsinde sana destek olan tüm kuvvetleri minnetlerini hep kalpten sun) - “Beklenmedik her ne ile karşılaşırsan onu meditasyonla buluştur”
Yorum:
Beklenmedik her Şok, Kriz bizi sarsıp, uyandırıcı etkiye sahiptir. Yeniden keskin bir dikkat ve uyanıklığa getirir. Yolda yürürken ayağımız boşluğa düşünce nasıl sarsılır ve olduğumuz ana geri gelir, o mekana dikkat kesiliriz benzer şekilde hayatta da her beklenmedik an, sarsıcı etkide bizi anın gerçekliğine, yeniden kendimize geri getirmek içindir. Kendimize “geri” gelmek, dürüstlüğümüz,, gerçekliğimizle bağ kurmak demektir. Pema Çödrön’in deyişiyle: “Beklenmeyen zihni durdurur. Bu alanda kalın ve bekleyin… Beklenmeyeni karşılamak sabır ve sefkat geliştirmek için iyi bir fırsattır.” - 5 Güç İlkesini çalış, Bunlar yoğunlaşmış kalp egzersizleridir. “
Çeviri & Yorum:
5 Güç şunlardan oluşur:
a. Keskin kararlılık/adanmışlık: zihni ve kalbi eğitmek adına çıktığın yolu, gitmek istediğin yeri unutma. Her gün Aydınlanmak için ya da Ölmek için güzel bir gün olabilir. Her gün her birinin potansiyelini içinde taşır.
b. Aşinalık/Tekrarlı Çalışma Uygulama: Tüm uygulamaların tekrarlı çalışması onlara karşı bir aşinalık geliştirebilir, işte o zaman hayatın içerisine bunlar hemen dahil edilip kriz anlarına yerleşebilir.
c. İçindeki olumlu tohum/Özgürleşme Ateşi: Uyanmak ve uygulama yapmak için yanıp tutuşan içindeki ateşi harlamaya devam et, ateşin hiç sönmesin
d. Kendine geri bildirim: Ego-tutunma olarak gördüğün, kimlikle özdeşlik kurdurduğu yerleri tarafsızca görmeyi bil, kendine hatalarına yanlışlarına dürüstlükle bakmayı unutma
e. Dua/Niyet/ Doğru İstek: Bu dünyada acının azalması, herkesin ayrımsızca huzur, barış, mutluluk, varlığında tamlık/bütünlük bulması için niyetini/duanı kalbinde hep tut - “Ölüm anında bu bes Gücü hatırla, unutma”
Yorum:
Ölüm bir son değil, bir geçiştir. Tıpkı gece uykuya geçiş aşamasında düşündüklerimiz uykunun içeriğini ve ertesi sabah nasıl uyanacağımızı belirliyorsa insanın ölüm anındaki zihni ölüm sonrasını belirler. Bu nedenle, bu ilkelerin ölüm esnasında da zihinde olması ölüm deneyiminin devamını, niteliğini belirleyecektir. Günü nasıl yaşıyorsak Gecemiz de öyle. Bugünü nasıl yaşıyorsak ölüm anımız da öyle olacaktır. - “Tüm dharma tek bir noktada ortaklaşır.”
Yorum:
Kişinin egosunu saydamlaştırması, kendine ve herkese mutluluk getiren sadece budur. Ne kadar sadece ayrıksı-kimliğe tutunursan o kadar acı çekersin. Ego, sanki çok şişman bir adam gibidir, şişmanlaştıkça o kadar dar bir kapıdan geçmek sıkışıklık hissi verir, canı acıtır. - “İki şahitten ilkini odakta tut.”
Yorum:
Nesnelere ve olaylara şahit olan iki kişi, “sen” ve “diğerleridir”. Nihai Ben” Tarafsız bir şekilde her şeyi görendir. Kendi bakışını şefkatle derinleştirmek için çalış ancak kendi gözlerinde yanılsamaya düşmemeye karşı uyanık ol. - “Her zaman neşe dolu bir zihne sahip ol.”
Yorum:
Her zaman neşeyi takdir et. Sadece manevi gelişim için dahi bu takdiri unutmamayı kendine görev bil. Gördüğün her şeye karsı minnet duy, zor duygularına bile, çünkü bu zor duygular seni uykularından uyandırır ve gerçeğe gözlerini açar. - “Dağınıkken ve krizdeyken bile uygulama yapabiliyorsan, gerçekten iyi çalışmışsın demektir.”
Yorum:
Tüm kriz anları ve zihnin dağıldığı zamanlar uygulamanın bilgeliğe, davranışa dönüştüğü fırsatlardır. Tekrar, tekrar yapılmış çalışma meyvesini, sınavını burada verir. Manevi gelişimi 3 temel unsur ile görebiliriz: 1) Sıklık (Bir zor duyguya, duruma ne kadar sık giriyoruz) 2) Yoğunluk (ne kadar yoğun yaşıyoruz) 3) Ne kadar çabuk geri kendimizi toparlıyoruz. Her ne olursa olsun eğer tekrarlı uygulamamız varsa, duygularla sürüklenmez aksine bizi dürterek farkındalığımızın açık kalmasına yardımcı olan öğretmenler olduğunu biliri. - “Her zaman 3 ilkeye sadık kal!”
Yorum:
i. Sözlerine sadakat
Budist öğretide 3 söze teslim olunur: “Buddha, Dharma & Sangha”. Buddha, kişinin kendi içinde saklı olan zekayı, farkındalığı temsil eder. Dharma, “düzen, ahlak, evrenin zekası, varoluşun denklemi, dengesidir”, Sangha “kendi gerçeğine giden yolda dost, gruptur”. Kişinin kendine verdiği en büyük söz ise Kendi Gerçeğine, Hakikatine doğru yürüyüşüdür. Bu uğurda içinizdeki zeka, farkındalığın gücüne duyulan itimat ve sadakat; Dünya’da aradığınız ahlak ve düzeni önce kendi söz, düşünce ve eylemlerinde bulacağını bilerek eylemlerinin dharma’ya uyumluluğuna sadakat ve Sangha “bu yolda yürüyen insanlarla omuz temasında” “birlikteliğe duyulan itimat ve güce sadakati temsil eder.
ii. Maneviyatta gösteriş yapma
Her ne hediye gelirse gelsin, kendini dönüştürme yolunda, manevi kibre düşme. Her an benlik, kendini koyduğu merkezde bu çukura düşebilir. Her zaman yürüdüğün yolda bir adım daha var, sözünü unutma.
iii. Zor durumlarda hoşnut kalmak, kabullenmek ve sabırla yaklaşmak.
Kendini merkeze koyduğu sürece kişi, dışarıya körleşiyor ve olanı olduğu haliyle görmüyor, “arzu ve istekle” olanı çarpıtıyor. Sürtünmelerimizi, acılarımızı bu sıkışıklıklar yaratıyor. Durum ve koşula hoş görü ve kabul yaklaşımı çatışmaların dindiği hali yaratırken, doğru kararları alabilecek açık görüşlülük de getirir. - “Tavrını değiştir ve Gevşe”
Yorum:
Kendini bu kadar önemse, bu kadar merkezde sadece kendini bildiğin sürece, dışarıya bir o kadar körleşiyoruz. Sadece ayaklarını gören kişi sürekli düşer şaşar, başını kaldırıp da başkasının acısının da senin kadar acı, başkasının mutluluğunun da senin kadar mutluluk olduğunu bildiğinde yanılsamalı kibir ve kimliğin dar kalıplarından özgürleşebiliriz. Aksi takdirde sürekli kendi merkezciliğinde kalan için acı ve haz sarmalı kaçınılmazdır. Gevşe! Bu kadar tüm sonuçları ile olanı üzerine mülkiyet edinme, kontrolün tek sende olduğunu sanma gafleti acı ve sıkışmaya mahkumdur. Her şey yerli yerinde, düzenin kendi içinde engin bir zeka var, güven. - “Hatalar üzerine kendini kurma”
- “Başkalarının zayıf noktalarını düşünme”
Yorum:
Başkalarının yanlışları ve hatalarını görmek ne içindir? Kendimizi daha ahlaki üstünlüğümüzle, değerliliğimizle ispat etmek için mi? Yoksa doğruluk, dürüstlük benden, senden bağımsız kendinden menkul iyi ve doğru mu? Başkalarının yanlışlarını görmek, bunu dile dökmek ne zaman ve ne için anlamlı? Gizli bir yerlerden, içeride kurduğumuz ahlaki kibir için ya da değersizliğimizi yer yer örtmek için mi yoksa? Mevlana, “başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol” demiş.
Yanlışı gördüğünde susmak demek değildir bu, ama yanlış dillendirerek bir kimlik kuruyorsan fark etmek demektir. Doğruluk kendinden menkul değerdir, “dahası”, “görecesi” yoktur. - “Önce kendi eksiklerinle, engellerinle çalış: kibir, agresiflik, kendini değersizleştirme”
Yorum:
Bir başkasında hata ve eksiklik görüyorsam, bunu nereden tanıyorum? İnsan tanımadığı bir şeyi göremez. Çabayı ve dikkati alması gereken bir yer varsa herkesin kendi karanlığında saklı orası, “çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batır” diyen söz gibi. Herkes kendi kibri, değersizlik his, suçluluğu ile çalışmadığı sürece başkalarını değersizleştirerek kendini değerli kurmaya, başkalarını suçlayarak kendi suçluluğunu aklamaya devam edecek. Ancak bu bitmez bir sarmal. İçeride kişi kendini bu cümleleri ile tanımamışsa, karanlığının karşısına geçip gözlerine bakmadıysa, karanlık da ona bakmaya devam edecek. Acı, mesafelerden, “ötekileştirmelerimizden” ortaya çıkar; birlik ise acının da yanlışın da benden bağımsız olmadığını hatırlatır. - “Şu anda kal/ Gelecek boş hayallerini bırak”
Yorum:
Zihin, gelecek kurguları, cennet tasavvurları ile anın gerçekliğinden bizi kaçırmaya meyledebilir. Ancak bu şu anın gerçeğini görmeyip, bazen sorumluluktan kaçmak demektir. Zihin kendi içinde cenneti bilmediği sürece dışarıda da hiçbir zaman o idea “cennet” bulunamaz. Cenneti de cehennemi de kuran, güzeli de çirkini de gören her birimizdeki göz, yani zihindir. Bu Lojong sloganı, an içerisinde neredeyseniz ve hangi zamandaysanız kendi cennetinizi zaten içinizde sakladığınızı söylemekte, yoksa dağın başına da Dünya’nın öte yanına da gitseniz “siz” sizle hep birliktesiniz. İnsan zihnini nereye giderse yanında götürür. Dünya’nın en güzel yeri zihninde cehennemi taşıyan için de cehenneme dönmeye mahkumdur. - “Zehirli besinleri bırak”
Yorum:
Besin, bizi beslemek için vardır. Ancak en güzel yiyecekler dahil beklerse, bozulursa zehre dönüşüp, kişiyi hasta etme riski taşır. Aynısı, manevi besinler için de geçerlidir. Tüm manevi bilgiler, zihni özgürleştirmek için vardır. Kimliğe daha fazla hapsetmek için değil. Öğretiyi kendimizi yüceltmek ve kibir ve kimliği daha kurmak için kullanmamaya dikkat et. - “Bu kadar tahmin edilebilir olma”
Yorum:
Arzu ve Korku ile Beklendik Tepkiler, Acı-Haz Sarmallarımızı kurmaya devam eder. Her yanlışa kin tutmak, her arzuya daha büyük hırsla sarılmak körleştirir. Bhagavad Gita bunu Raga & Dveşa olarak Sanskrit dilinde tanımlar. Sevdiklerim-Sevmediklerim, Güzeller-Çirkinler ile Dünya’yı boyayarak olanı olduğu halinden çarpıtıyoruz. Acıyı da sıkışmayı da yaratan koyduğu atıfları ve beklentileri ile zihindir. Öfkenin, korkunun yanı sıra anlayış ve şefkat ile bakmayı bilen bir göz “benlik/kimlik” sıkışmasından özgürleşmiş bir gözdür. - “Başkaları hakkında kötü konuşma, kötüleyip durma”
- “Başkalarını zayıflıkları ile vurmak için bekleme”
Yorum:
Bir başkasının hatasını ya da zayıflığını görüp, onu içinde bekletip sonra bir tartışma anında ya da onun için zor bir durumda önüne koymak dürüstlük müdür? Cesaret midir? Yoksa aksine bunu yapanın zaafını, zayıflığını, küçük hesaplılığını mı gösterir? Başkalarının yanlışı ya da hatasına dair söyleyecek bir söz varsa bu içinde biriktirip, zor durumda çıkartmak kimliğin darlığını ve küçüklüğünü asıl kendi yaralarımızı ve zayıflığımızı gösterir. “Çalılar ardında gizlenip” yürüyen bir insanı yakalamak, dürüstlük değildir. - “Olayları acı veren bir noktaya getirme”
Yorum:
Acı hissettiğimizde karşı tarafa da acı verme güdüsüne sahibiz. Ancak acı Sanskrit dilinde duhkha “dar alanlara sıkışmak” demek. Ben ve ötekiler ayrımlarımız ne kadar çoksa ve derinse o kadar da sıkışmaya meyilliyiz. Acıyı yaratan kendimiz olduğunu fark ettiğimiz an, onu dönüştürecek cesaret ve gücü de içimizde doğurabiliriz. Bu kurduğumuz kimlik, benlik tanımları ile yüzleşmeyi getirir. - “Öküzün yükünü ineğe yükleme”
Yorum:
Sorumluluğu üzerine al. Duyguların, düşüncelerin, deneyimlerin yaratıcısı sensin. Hayatının sorumluluğunu almak, suçlayıcı yaklaşımdan çıkıp kendi duygularını tahlil edebilen, konuşabilen, ihtiyaçlarını görebilen, bunları tanımlayarak ifade edebilen bir yerde, kendiyle kişinin yalın ve şeffaf bir ilişki kurabilme becerisidir. Kendi kendimizle konuşmalarımız, ötekilerle olan konuşmalarımızı da derinleştirir. - “En hızlı olma! (Başkalarıyla yarışma)”
Yorum:
Zaman sana özgü senin için biricik ve tektir. Kendini başkalarıyla kıyaslama, rekabete girme. Başkalarının bulunduğu yerler ve haller için ne bedel ödediklerini bilmiyorsun. Herkes kendi deneyimleriyle biricik bir süreçte büyümede, başkasına kıyasla koşmaya çalışma.
Ölüm kaçınılmazdır, ancak ölümden kaçmak ise anın içerisinde akıntıya ters giden bir kayık gibidir. Tatminsiz bir zihin her koşulda tatminsiz olur, her ne yaparsa yapsın yetmez. Bir etkinlikten bir etkinliğe, bir ülkeden bir ülkeye, bir eylemden bir ülkeye koşmak tatmin getirmiyorsa, koyulan hedefler bir yere “varmak” için değil, “kaçmak” içindir. Varış, şu anda ve buradadır. Olduğun hal, zaman, ve varoluşla ateşkes tatmin ve barışın kapısını aralar - “Hesapçı Olma / Numaralar Yapma”
Yorum:
En saflaştırıcı, özgürleştirici öğretiler ve uygulamalar bile arkada kibir le kimlik yaratma vesilesinde olabilir. Kendini birilerinden farklı görme, yaratma ve kurma gayesinde ya da alkış bekleme beklentisiyle. Meditasyon, Lojong Sloganlarını okumak, öğrenmek bile sırf arkada bu motivasyonlarla kendini gösterebilir. Zihnin kandırmacalarına, küçük oyunlarına, numaralarına, hesaplarına uyanık ol. - “İlahları şeytana dönüştürme”
Yorum:
Öğretileri egonu beslemek için kullanma. Meditasyon da Lojong Sloganlarının kendisi de daha geniş bir benlik algısı, şefkat ve anlayıştan ziyade kibri derinleştiren, kendini ötekilerden ayırt eden kimlik geliştiren bir araca yine dönüşebilir, dikkat et. “Ötekiyle” aranızdaki mesafe artıyorsa yaptığınız çalışmaya tekrar bakın. Hiçbir manevi çalışma sizi daha üstün, daha ayrıksı, daha “farklı” yapmak için değil, aksine herkesi kendinizde görecek kadar, eş ve aynı, özdeşlikte “birlikte” kurduran bir bakış açısı geliştirmek içindir. Şefkat ve anlayışın büyüdüğü yerde mesafelerimiz artmaz, aksine kapanır. Farklılaşmaz aksine ortaklaşırız. - “Başkalarının acıları üzerine mutluluk kurma”
Yorum:
Bir diğerinin acısından kendine mutluluk kurmak tehlikeli bir zihin oyunudur. Tüm varoluşla ortak bir bütünlük halinde olduğunu keşfettiğin yerde birlik saklıdır. Bir başkasının acısını dilediğimiz yerde ise bu dileği dileyen aslında ilk önce “kendisine” sonsuz acılar açmaktadır. Öfke ve kin önce onu elinde tutanı yakar, eldeki kor bir kömür gibidir. Nitekim, kendi çektiğimiz acılarımız da o zaman bir başkasının bize bakarak “hak ettiği” dediği yerler olur öyleyse? Bunu kabul etmek istemeyiz.
İlahi kavramı Adaleti içinde “zaten” saklar. İlahi Adalete Havale etmek bir başkasının yargılanması ve cezasını dört gözle beklemek değildir. Onun da yarattığı dar görüşleri ile kendine acılar biçtirdiğini bildiğin yerde, bilgelik dolu bakışla gerçeğe uyanmasını dilemektir. Nitekim hangi dileği dilersek o dileğe önce kendimizi dahil ederiz. Bu farkındalık kendimize de acılardan çıkmak için bilgelikle bakma niyetini ekmektir. Zihnin başkasına sunduğu her niyet asıl kendisinde ilk önce açan bir çiçektir. - “Tüm eylemler tek bir niyetle yapılmalı”
Yorum:
Mutluluğun tek bir anahtarı kavramı vardır: Başkaları. Başkalarının Mutluluğuna hizmet eden eylemler kendi alanımızda mutluluğu keşfettiğimiz yerlerdir. Kendinden daha geniş büyük bir Bütünle ilişkide “hizmette” olduğunda hiçbir eylem kısıta, darlığa sokmaz, aksine özgürleştirir. Başkasının acısını bildiğimiz yerde acılarımız hafifler, Başkalarının mutluluğunu paylaştığımız ve çoğalttığımız yerde kendi mutluluğumuz büyür, genişler. Paylaşmak, tüm varoluşun Birlik ve Teklik’ten geldiğinin ifadesi olan eylemdir. Bu sloganda yediğiniz yemeğiniz, sahip olduğunuz maddi tüm bolluk bereketiniz, bilginiz ya da her ne yetiniz, gücünüz varsa paylaştığınız yerde hafifleyerek, genişleyeceğimizi, sadece “ben” diyerek bildiğimiz alanlarda ise sıkışmaya devam edeceğimizi bize hatırlatır. - “Tüm yanlışları ya da zor deneyimleri tek bir niyetle düzelt”
Yorum:
Kendi alanımızda ya da şahit olduğumuz dışarıda acı, yanlış ya da zor deneyim olarak tanımladığımız ne varsa hepsine şefkatle huzur, barış ve acılarında özgürleşmek dileyebileceğimiz bir niyettir buradaki “tek niyet”. Tibet Öğretisinde buna Tonglen ismi verilir. Başkasının acısını gördüğümüz yerde onun acısını çekerek yerine şifanın, iyileşmenin, huzurun, ferahın nefesini göndermek. Kalpleri hafifleten tek şey şefkattir. Başkasının yarasını gördüğümde kendi yarama da dokunduğum ve iyileştirdiğimi bilerek, kendi yaramı iyileştirdiğimi bildiğimde başkasının da yarasını şifalandırdığımı bilerek. Dinlemek, duymak, bağ kurmak işte bu “tek niyettir”. - “2 Eylem: Biri Başta Diğeri Sonda”
Yorum:
Güne başlarken ve günü bitirirken ne düşünüyorsunuz? İlk gözlerimizi açtığımızda aklımızda geçen düşünceler, tüm günümüzü belirleyendir ve gece uykuya dalmadan önce son zihinden geçenler de sabah ilk aklımıza gelenler olacaktır. Sabah uyanır uyanmaz zihne çağrılan düşünce ve uyumadan önce bilinçle, farkındalıkla ektiğim niyetler yaşamımı belirler. Uykuya dalmadan önce zihinden geçen son düşünce, bir gün ölüm anında da zihinden geçen son düşünce olacaktır. Daha geniş bir kalple, daha anlayışla, farkındalıkla, huzuru, sevgiyi, şefkati alanımızda büyütmeyi ilk ve son düşünce olarak ekmemizi hatırlatır. Ne düşünüyorsanız o olursunuz. - “Hangi 2’si olursa olsun (acı ya da haz) sabırlı ol”
Yorum:
Acı da haz da değişkendir, birisi diğerine yerini bırakarak döner durur. Hayat, deneyimlerden ibarettir. Deneyim sadece kendisini bu iki biçimde gösterir: Acı ya da haz. Ancak acı veya hazzın ötesinde “gözlemci” vardır. Deneyimi kuran “deneyimleyendir”. Her ikisine de “sabırlı ol” diyerek tepkisellikle, deneyimin içerisinde kaybolmamayı bize hatırlatmaktadır. Sabır, “arzunun” çekim ve itim gücüne karşı halin ve anın içinde kalabilme becerisidir. Bunu ancak, görme, fark etme, izleme becerimizle geliştirebiliriz. - “Bu 2’sini hayatın pahasına gözle”
Yorum:
İkisi Derken İki Adet Yeminden Bahsetmektedir:
1. Aydınlanma, Hakikati Görme, Gerçeği Bilme, Kozmik Zekayı, Hakk’ı ya da Kendilik’i bilme olarak çevirebiliriz. Bu farklı kültürlerde farklı terimlerle tanınır. (Tibet öğretisinde aydınlanma potansiyeli ile herkeste saklı olan “buddhalık”, ve düzenin kendi zekası, denklemi ile dharma’dır)
2. Bu Gerçeği, Hakk’ı, Kendilik’i bilmenin Ortak Birlikten, ayrımsız bir aradalıktan geçtiğini unutmamayı hatırlatır. “Her koşulda şefkat, anlayış, sevgi ve bilgelik geliştirmek için yaşadığını hatırla” der. Şefkat, erdemlerin en büyüğüdür. Arapça’da Merhamet olarak bilinir, Rahman kökünden gelir. İlahi olanın niteliğidir “koşulsuzca kapsamak, sarma”k. Hakk’ı bilmek isteyen kendinde Hakk’ın sıfatlarını geliştirmelidir. Şefkati bilmek, Koşulsuz Bir aradalık’ta, Bütün’e, Gerçek’e götüren yoldur. Her deneyim, manevi büyümek için, şefkati ve bilgeliği geliştirmek için bir şanstır. Kimisine gitmek kimisine kalmak, kimisine tutmak kimisine bırakmaktır. Önemli olan bu 2 yeminin unutulmamasıdır. - “3 Zorlukta terbiye ol”
Yorum:
1. Duygusal Dengesizliği Dengesizlik olarak gör, kabul et.
Rahatsızlık ya da hastalığı kabul etmeyen kişi, şifa arayışına da girmez. Kabul etmek, şifanın ve dönüşümün kapısını açar. Çünkü o noktada zihin alıcılığa ve açıklığa geçer.
2. Farklı Davranış ile Cevap Vermeye Gayret Et
Meditasyon bu noktada önem kazanır. Krizleri krizlerin gelmediği anlarda minimize edebiliriz. Hasta olmadan önce sağlığımıza verdiğimiz yatırım, hasta olduktan sonra hastalığı nasıl geçireceğimizi belirler. Farklı seçenekler ve davranış biçimleri her hal için mümkündür. Yeter ki bunu hatırlamalı ve gayret göstermeli. Birsinin acısına verilecek cevap bazen Tonglen
Meditasyonu olabilir, bazen öfke yönetimi günlük tutmak ya da kendi kendine sahilde haykırmak olabilir. Zihni yönetme tekniklerini hayatımızın içerisine dahil etmek adına gayret göstermeli.
3. Alışkanlık Kalıplarını Değiştir
Paternlerimiz, kalıplarımız bir ormanda açtığımız yol gibidir. Hangi yoldan sürekli yüründüyse o yol daha derin ve sabitlenmiştir. Hiç yürünmemiş yoldan ise yürümek önce çalılıklara, ağaçlara karşın bir çabadır. Zihnimiz de bu şekilde tekrarlanmış davranışları “paternlerine” ve “karakterine” dönüştürür. Eylemler bizi tanımlayan karakteristik özellikler olur. Bu nedenle her seferinde farklı davranmaya gayret etmek bir süre sonra “karakterimizi” değiştirmeye başlar. Zor ya da kolay, her eylem için sadece tekrar sayısına bağlı tanımlanır. Neyi en çok tekrarlarsan “biz o oluruz”. - “3 İlke Yemini Al”
Yorum:
1. Öğretmen
Öğretmen, bilgiyi aktaran vesile, aracıdır. Ancak bilgi araçlarına, vesilelere duyulan minnet ve hürmetle öğretmen üzerinden herkes aslında kendisini görür. Bilgiye ve araçlarına verdiğimiz minnet, sadakat kendimize verdiğimiz değer ve sadakatin ifadesidir.
2. Öğreti
Aktarılmış metinler, kitaplar, “yol” kişiyi kendisiyle daha samimi, daha dürüst daha dolaysız ve “gerçek” bir yere götürmeyi hedefler.
3. İnsan bedeninin nadideliği, biricikliği:
Bu beden, zihin ve zeka ile insan soru soran, karar veren, hayatını başka türlü yaşama gayretini, çabasını gösterebilendir. İnsan bedeni, varlığı anlamlandırmada biricik bir enstrümandır, bunun kıymetini bilmek yaşamı hakkıyla yaşamak için önemlidir. - “3’ü hiç solmaz”
1. Öğretmene minnet
2. Öğretiye şükran
3. Herkesin huzur, mutluluk, barış bulması için hizmette tüm eylemlerini, sözlerini, zihnini kullanmak. Ayrılmaz bir aradalıkla beraberiz. Bir başkasının acısından bağımsız değilim, varlığımdaki mutluluk ise bir başkasından ayrı olamaz. - “3 ayrılmazı tut, kolla”
Yorum:
Buradaki 3 ayrılmaz: “beden, söz ve zihindir”. Birbiriyle uyumlu olması hatırlatılır. Tutarlılık, dürüstlük bu uyumda saklıdır. Huzur, çatışmanın bittiği yerin ismidir. Barış ve huzur halinde hiçbir şey birbiriyle uyumsuz değildir. Huzuru bulacağımız yer, yaptıklarımız, sözlerimiz ve zihnimizden geçenlerin birbiriyle çatışmadığı, uyumda olduğu yerde saklıdır. - “Ayrım yapmadan Her konuda her an çalış, kararlılıkla, kalpten.”
Yorum:
Her deneyim bizim içindir. Bizi bize anlatmak içindir. Bu yüzden manevi çalışma sadece mat üzerinde ya da meditasyon esnasında değil, hayatın her anındadır. Önüne çıkan engeller, zor durumlar, düşman diye isimlendirdiğiniz herkes ve her şey asıl bize en büyük öğretmenler, kendimizi daha derin bir anlayışta, şefkatte, genişlikte evriltmemiz için fırsatlardır. Karalılıkla çalışmak şaşmaz bir şekilde verdiğin nihayetine sadakatin, kalpten çalışmak ise samimiyetindir. - “Öfke yaratan her şey üzerine meditasyon uygula”
Yorum:
Öfke, karşılanmamış arzulardır. Öfkemiz bize zihnimizin arzularını, beklentilerini aşikar bir şekilde söyler. Bu yüzden, öfkemize bakarak kendi kimlik kalıplarımızı, sınırlarımızı, arzularımızı nerede kurduğumuzu daha net bir şekilde görebiliriz. Her koşulda ayrımsızca çalışmayı öğütleyen bir üstteki slogan daha sonra öfkenin de bunlardan güçlü bir araç olduğunu hatırlatır. Ateşle yanmadan ateşi yönetebilmenin mahareti bilgeliktir. - “Dış koşullarla dağılma”
Yorum:
Her ne olursa olsun her tür durumla çalış. Dışarıda olan biten her şey Pema Chödrön’ün deyimiyle yalnızca “hava durumudur”; “kendinin gökyüzü olduğunu bilerek” “güzel-çirkin, iyi-kötüden” bağımsız tüm durum ve olaylara tanımı, yargıyı verenin “sen” olduğunu bilerek, izleyen olduğunu unutmadan bakabilme özgürlüğü ile kal. - “Şimdi ama Şimdi, 3 ilkeyi çalış”
Yorum:
Şimdi’den başka bir gerçeklik yok, her şey sadece An içinde Gerçek. Tek yaşama şansımız var: Şimdi’de, tek mutlu olma şansımız var Şimdi’de, tek çalışma şansımız var: Şimdi’de!
1. Başkalarına yardım kendini tatminden her zaman daha önemlidir. Başkalarının mutluğunda kendi mutluluğunu bulabileceğini hatırla,
2. Öğretmenin sana bizatihi ne öğrettiği teorik bilgiden daha önemlidir. Deneyimde bilgeliği ara, kuru teoride değil
3. Şefkat erdemlerin en büyüğüdür, şefkati geliştirmek ve bencilliği azaltmak tüm manevi çalışmalar arasında en önemlisidir. - “Yanlış anlama!”
Yorum:
ı.. Neye karşı Sabır Gösteriyorsun? Kişisel menfaatlerine, kimliksel haz arzularına değil, uygulamanın zorluklarına karşı olsun
ıı. Arzularının İçeriği Ne? Dünyevi, geçici nesneler için değil açık bir kalp ve zihin geliştirmek, manevi olgunluk, bilgelik arzun olsun
ııı. Heyecanların Neye Karşı? Zenginlik ve keyfe karşı değil Aydınlanma ihtimaline karşı olsun
ıv. Şefkat Kime Karşı? Sadece sevdiklerine karşı değil, sevmediklerin dahil, herkese koşulsuz olsun.
v. Önceliklerin neler? Dünyevi hazlar, kazançlar mı yoksa merhamet ve saf sevgi geliştirmek mi?
vı. Düşmanların acı çekince neşe duyuyorsan bu karanlıkları olan bir kalp ve aynı zamanda başkalarına bolluk bereket gelince de seviniyor musun yoksa kıskançlık içinde misin? Başkasının mutluluğunu gördüğünce kutlamayı, ondan ilham almayı, onu tebrik etmeyi, onun kadar sevinmeyi hatırlatan bir kalp olsun. - “Tereddüt etme”
Yorum:
Manevi çalışmanın zamansal, mekansal, durumsal ayrımı yok. Her yer, her an, herkes sana hizmette. Bu sloganları deneyime sokacak, şefkati geliştirecek bir fırsat olarak gör her anı. Bugün aydınlanmak için mümkün bir gün! - “Kalpten çalış”
Yorum:
Kalpten, kelimesi samimiyeti, dürüstlüğü, dolu, dolu o an ile “orada olmayı” ifade eder. Şu anda iken dünde takılı kalmak “gerçekte olmamaktır” yani yalandır. Anın içinde olanı tüm varlığımızı vererek yaşadığımızda gerçekteyiz. Kalpten çalış, şefkati bilmek için, manevi olgunluk için her anı dolu, dolu kullanmamızı bize hatırlatır. Ancak çalışmak” kalpten” olmanın tek bir eylemidir, “Kalpten Yaşa” ve hatta “Kalpten Öl” bile “Gerçek” bir yaşamın talebidir. - “Analizle ve farkındalıkla kendini özgürleştir”
Yorum:
Kendini ancak kişi kendisi özgürleştirebilir. Buddha’nın dizeleri gibi “kendiniz kendinize kurtarıcı olun” ya da Bhagavad Gita’da Krişna’nın dediği gibi “Kendini kendinle yükselt, kendini aşağı çekme, kendinden başka kendine daha büyük düşman ya da dost yoktur.” Bir başka kurtarıcı beklemek (bir öğretmen, bir kitap, bir eş, sevgili, vs.) kendi gücümüzü kendi elimizden aldığımız yerdir. Yine Mevlana’ya atfedilen dizeler gibi “Kendini odalara kilitleyip, sonra da çıkarın beni” diye bağırdığımız yerlerdeyiz. Halbuki herkesin anahtarı kendi cebindedir. Farkındalık ve analiz ise olanı olduğu hali ile gören “öfkeye” “öfke” diyebilen saf bakıştadır. Dikeni diken olarak gördüğümüz yerde dikenleri ayaktan çıkarabiliriz. - “Kendine acıyarak zaman kaybetme!”
Yorum:
Kendine acımak, zihnin en sinsi oyunlarından biridir. Kibir ve gizli egonun, kimliğin saklı olduğu yerlerdendir. Herkesin acısı benim acım kadar acı. Acı acıdır. Acılarla özdeşlik kurduğumuz yerde acıdan ayrışamaz ve ötesini göremeyiz. Acıya acı olarak bakabilmek yukarıdaki sloganın dediği gibi “farkındalık ve analizle” mümkündür. İnsan acılara tutunarak da kimlik kurar ve “Bakın, ben nasıl acı çekmiş biriyim” diyerek de bir suretten varlık kurabilir. Acıya acı olarak baktığımız yerde acı bizi tanımlayamaz. Acının ötesinde, saf şefkatin kendisi olan Varlık’a uyanabiliriz. - “Kıskanç olma”
Yorum:
Deneyim gerçek olandır ve her deneyim biriciktir. Herkesin kendine göre ayrı bir zamanı vardır. Tek bir zamanda bir aradayız gibi görünse de herkes kendi biricik zamanında evrilmekte ve dönüşmektedir. Zihnin yargılayıcı, kıyaslayıcı mekanizması olanı oluğu haliyle görmekten ziyade, arzular ve kısmi dar görüş ile kıskançlıklara düşebilir. Kıskanmak, tıpkı öfke gibi gerçekleşmemiş arzuları gösterir. Arzunun körlüğüne düştüğümüzde kökünde yatan “benlik algımızdaki eksiklikle” yüzleşmeyiz. Halbuki eksik benlik meselesini çözmeden mutlak huzur ve uyumu bulmak mümkün değildir. Kıskançlığı olduğu haliyle görmek ve kabul etmek, içeride saklı arzularla, “kendimizi nerede eksik tanımladığımıza” ışık tutar. Acıyı görmeden ve kabul etmeden kökenini göremeyiz. Kökü bulmadan kalıcı bir varoluş huzuru mümkün değildir. - “Zamanı boşa harcama”
Yorum:
Bu ömür biricik… Her bir an, her bir deneyimiyle biricik. Her anın biricikliğini bildiğimiz yerde yaşam kıymeti ile “yaşanır”. Geçmişin gölgesinde ya da geleceğin beklentisinde “gerçek” yoktur, gerçek sadece şu anda, değişim sadece şu anda, mutluluk sadece şu anda saklıdır. Her anı hakkıyla yaşayan ölümü de huzurla karşılayabilir. - “Takdir/tebrik bekleme”
Yorum:
Eylemi eylem için mi yoksa, sonucunda kazanacağımız “sıfatlar, nitelikler” için mi yapıyoruz? Eylem üzerinden beklenen tebrik ve takdir hala eylemi saf varoluşu ile değerinden değil “ben” mekanizmalarımızı nasıl kurmak için yaptığımızı bize gösterir. İyiliği iyi olduğu için mi yoksa “iyi insan alkışı almak” için mi yapıyoruz? Takdir ve tebrik bekleyerek yapılan eylem “eylem ile kendimizi nasıl kurduğumuzu ve sonucu ile nasıl “acı-haz, başarı-başarısızlık, övgü-yergi” döngülerimizi tekrarlattığımızı açık eder. Bhagavad Gita’da da Karma Yoga ile “eylemi yaparken sonucundan bağımsız sadece eylem gerektiği için” yapabilmenin “eylemde marifet” olduğunu ve “yoga” demek olduğunu söyler öğretmen Krişna. Takdir ve tebrik beklediğimiz yerlerde karanlıklarımız saklıdır. Kendimiz nereden eksik sanıp, daha tam, değerli diye kurduğumuz yanılsamaları gizlidir. Hiç kimseden ve hiçbir şeyden bağımsız halbuki “varlık” değerlidir. Ne yaptığınızdan dolayı değil, var olmanın kendinden, “değer-li” değil, “değerin” kendisisiniz.