Yazan: Damla Gayatri Dönmez
“Farkındalıkla buradayım, farkındalıkla eylemlerimi, icraatlarımın, dışarıdaki dünya ve benim dünyamda nasıl etkiler yarattığının bilincindeyim.”
“Meditasyon”, bir insanın sahip olabileceği, kolay olmayan, üzerine çalışması ve geliştirmesi gereken bir araç için, bir nitelik için: “Bir fikri uzun süre kesintisizce düşünebilme yeteneği”.
Bu söylenince sanki kolay ve rahat uygulanabilir bir şey gibi gelse de aslında emek vermediğiniz sürece ve dış hayata dair özellikle de etkenlerin, yaşamın iniş çıkışlarıyla da dağılmaya daha meyilliyseniz, hayatın size getirdikleriyle, daha da kaybolmaya hatta yüz tutan bir şey. Bir fikri süreklilikle düşünebilmek, kesintisizlikle, böyle bir şeyi insan niye geliştirmek ister? Çünkü fikirler, eylemlerin tohumlarıdır. İnsan neden eylemde bulunmak ister ya da eylem nedir? Yaşamanın fonksiyonu, dışa vurumudur eylem. Bir bedene sahip olmanın dışarıya yaşayan bir canlı olarak var oluşuyla beraber, bir aradalığında bir etken olduğunun ifadesidir.
Bu yüzden de hep dedik ki, bir bedene sahip olmak eylem icra etme sorumluluğu getirir. Bedeniniz olmadığı zaman eylem icra etme sorumluluğunuz yok ve bedeni terk ettiğinizde de olmayacak. Rüyada da, uykuda da olmadığı gibi bedenin hakimeyetini kullanamadığınızda eylem icra edemiyorsunuz. Eylem ne işe yarar? Eylem dış etkileşimi, titretişimi, sen ve senin haricinde kalanlar arasında dönüşüme sokar. Bu yüzden de eylem, yaşamaya dair dışsal fonksiyon ve beden almanın da kaçınılmaz, zorunlu sorumluluğudur. Geri dönersek bir fikri düzenli ve sürekli, kesintisiz düşünebilme yetisi o zaman eylemin ne biçimde icra edileceğini belirleyen öncül tohumdur. Rastgele, gelişigüzel eylemlerde bulunmaktansa, hayatın rüzgarına bağlı, sen eğer içerde tohumunu sabit ve gözlemde sürekli sulayarak besleyebilirsen, tercih ettiğin meyveleri yiyebilirsin çünkü tercih ettiğin ağaçları büyütmüş olursun.
Bunun hep tekrarladık ama yine tekrarlayacağız bugün çünkü bu, geliştirilmesi gereken bir sorumluluk ve zorunluluktur. Aksi takdirde yaşadığı deneyimlerden şikayet etmek, bu sorumluluğu almamaktır. Dolayısıyla şikayetlenmek ve suçlamanın, hiç kimseyi bir değişime, dönüşüme geliştirmediğini hep söylememizin sebebi, manevi olarak bir çalışma, sadhanadan bahsediyorsak, bu “farkındalıkla var olmak” demektir.
“Farkındalıkla buradayım, farkındalıkla eylemlerimi, icraatlarımın, dışarıdaki dünya ve benim dünyamda nasıl etkiler yarattığının bilincindeyim.”
Şuur, bu çok büyük bir kelime, bilinç, şuur çünkü bunu söylediğiniz anda o sorumluluğu almanızı da talep ediyor sizden. Bunun sonucunda da deneyimleriniz karşısında kendinizi köle hissetmezsiniz. Vaadi de bu yüzden büyük. Özgürlük denen kelime burada çünkü hayat, insanlar, nesneler sizi zorunlu olarak bir şeye düşürmez. “Beni mutsuz ettin” diyemezsiniz çünkü mutsuzluğun sebebi kendi kişisel icraatlarınızla yarattığınızı bilirsiniz. Bunu bildiğinizde de bu alanı yaratacak tohumlar ekmemeniz gerektiğini bilirsiniz ve ona bağlı başka tohumlar tercih etme ayrımını, ayırt etme, farkını görebilirsiniz.
Bunu nasıl yaparsınız? Gözlerinizi kapatıp sessizlikte gözlemde kaldığınız zaman. Meditasyon. Meditasyon size iki şey veriyor. Bu ikisini isterseniz ezberleyin, isterseniz kağıda yazın birisi sorarsa ya da kendiniz unutursanız hatırlamak için:
- Bir düşünceyi kesintisizce düşünebilme yetisi, kesintisizce… Buna “odaklılık” diyoruz.
- Düşünceler arasında kıyas, ayırt etme, dolayısıyla fark görme…. Buna da “analiz diyoruz, muhakeme”.
Dolayısıyla bir şeyi sabitliğinde tutabildiğinde zihin onun üzerine eylem ve icraat yapabilme gücünü de yaratabilir kendinde. Sahip olduğunuz tüm güç yani enerji fizik diliyle, eylem yapabilmek için ardındaki soyut kavramdır. Fizikte güç veya enerjiyi böyle tanımlamıştık. Birim zamanda iş yapabilme yetisine enerjisi…
Bakarsanız bütün maddeye, dünyaya, bir enerji başka bir enerjiye dönüşerek farklı işler, fiiller icra ediyor. Barajda bekleyen su sonra akmaya bağladığında bu bir fiil, bir eylem, farklı bir güç çıkartıyor. Yemek yemenizin sebebi bu, enerji alın diye. Nefes, “pranayama”, alıp verip tutmanızın sebebi enerji alın diye. Enerji kendinden menkul bir değer değil. Enerji almak için enerji almıyorsunuz. Eğer böyle sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bazen pranayama, uddiyana bandha bu tarz teknikleri yapmanın kendinden menkul bir değeri olduğu düşünüyor insanalar ve daha fazla ve daha fazla ve daha fazla… bunları neden yapıyorsunuz? Niye gözleriniz kapatıp duruyorsunuz? Neden nefes alıp nefes verip nefesinizi düzene koymak istiyorsunuz? Neden doğru besinleri yemeğe çalışıyorsunuz? Eğer doğru biçimde bir enerji, prana sahibi olacaksanız ne yapacaksınız bu kadar pranayla? 500 volt enerji diyelim, ne yapacaksın? Elektrik aküye doldurduğun zaman voltajı, o orada bir şey yapmak için durur. Kendi kendine bırakırsanız zaten kaybeder. Varoluşuyla düzensizliğe doğru tüketir.
Dolayısıyla şunu hatırlamamız lazım: Enerji yediğimiz yemekle, yaptığımız nefes çalışmasıyla ya da farklı farklı neyse amacınız eğer bir enerji toplamaya çalışıyoruz doğru eylemi yapabilelim diye. Eylem yapmak için enerji almaya çalışır tüm madde! Sadece dönüşmek üzere…Çünkü kendi kendine sabit duramıyor. O, eyleme dönüşmek üzere geliyor. O zaman hangi eylemi yapacaksınız? 500 volt enerjiniz var. Hangi eylem? Buna cevabı kim verecek? Buna cevabı, bir fikri sabitliğinde tutup hangi fikir diye analiz eden muhakemeyle zeka ile verilecek.
O nedenle enerjiyi topluyoruz. Besinlerimize dikkat ediyoruz veya pranayama nefes çalışması yapıyoruz. Neden? Yapmanız gereken eylemi yapabilecek malzemenizi topluyorsun ama hangi eylemi yapacaksınız? işte o tercihi yapan enstrümanının keskinliğine ulaşmamız lazım. Bazı çocuklar var biliyorsunuz hiperaktif diye tanımlanıyor. Enerji çok ama analiz ayrım yok ve koşuyor, hopluyor öylece ve denir ki “Ah bu enerjisini bir kanalize etse doğru şeylere, neler neler yapar…”.
O çocuklar için ne diyorsak kendimiz için de geçerli. Bu sahip olduğumuz enerjileri nelere harcıyoruz, niye harcıyoruz? Bu soruları sormamız lazım ve eğer bir cevap veriyorsak…Yürümek, konuşmak bunların hepsi iş, fiil. O zaman neye kullanacağım sorusuna bir cevap verebiliyorsanız, ben bu ömür içindeki enerjiyi kontrollü olarak biriktirerek, çoğaltarak şu faaliyete şu fiile, şu icraata yönelteceğim diyorsanız, o şu diye tanımladığınızı unutmamanız lazım çünkü düzenli ve sürekli birikimle bazı tohumlar kök verip daha meyve verebilir.
Ceviz ağacı yetiştirmekle elma ağacı yetiştirmek aynı değil. Ceviz ağacı için uzun süre sabır, uzun süre sulama lazım hem de meyve almadan! Bunu nasıl yapabilirsiniz? Bir insan nasıl ceviz ağacı yetiştirir? Bir gün alacağı ceviz fikri ve meyvesini unutmadan. Her gün sürekli o cevizi hatırlayarak 10 yıl süreyle gelip gidip o ağacı meyve vermese bile sulamaya devam eder. Eğer bir gün unutursa, armuta giderse, üçüncü yılında cevizi terk ederse o zaman hiçbir zaman ceviz alamaz ve ceviz yetiştirilmez.
Üretmek istedikleriniz varsa hayatta fiziksel icraat, faaliyet dilediğiniz, somut maddeye dönüşmesini dilediğiniz, soyut tohum olan düşünceleri geçeğe dönüştürmek istiyorsanız o zaman düşüncelerinizi sulamanız lazım! Sürekli unutmadan, her gün, her saniye! Eğer ki bu tohumunuz düşünce üstelik bir de bir ceviz ağacından bile daha geç yeşermesi ihtimali olan bir şey ise (üretime bağlı bazı tohumlar daha da öyle) diyelim ki varoluşun hakikatini, hikmetini bilmek gibi, böyle bir fikirse bu çok daha fazla özenle! Ama eğer derseniz ki bir ev satın almak, araba almak başka, yarının yemeğini hazırlamak başka, bunların hepsi tohum. Talep ettiği enerjiler başka. Bunun ayrımına vardığınızda o zaman ona göre o düşünceye karşı meydan okumalısınız. İşte bu yüzden sabırla diyoruz, irade, disiplin, istikrar, azim, bunların hepsi bu yüzden çok kıymetli erdemler diye hep konuşuyoruz. Çünkü bir düşüncenin yeşermesi (eğer ki uzun vadeliyse hele) gerçek kılmak için sürekli o sulamayı, o fikri göz önünde tutacak araçları, anahtarları kullanmak lazım.
10 dakika Lokah Samasta Sukhino Bavantu (“Herkes Huzur ve Meutluluk Bulsun” anlamına gelen bir iyi niyet mantrası, konuşmada örnek olarak verilmiştir) her seferinde unutmadan söyleyebiliyor musunuz? 5 dakika boyunca her seferinde o düşünceyi unutmadan söyleyebilir miyim? Bunun bile yaparken zihin başka yerlere gitmeye meyil ediyor. Unutuyoruz. Bu yüzden de bir cümle veya bir niyet söyleyip insan, o niyetini unutmuş bambaşka yerlerde kendini bulabiliyor.
Zor ve neredeyse imkansız gibi görünen tarihteki kişilere, insanlara, durumlara bakarsanız onlar düşüncelerini unutmamış olanlardır. Buna bir ülke kurmak, bağımsızlık da diyebilirsiniz, büyük gerçekten çok daha fazla insanı içine alan çok daha uzun süreli kalıcılıkta olan eylemler icra etmek diyebilirsiniz, sadece bakarsanız düşüncelerini unutmamış, koyduğu düşünce neyse hatta bütün ömür boyunca her sabah o düşünceyle uyanmış, o düşünceyle uyumuş.
Bu yetiniz varsa ne olursa olsun gerçek olur. Böyle bir şeyi de herhalde herkes ister. Yoksa lambadan çıkan cinlere gerek yok. Dile benden ne dilerse diyecek birilerini beklememize gerek yok veya mucizeler. Bir şeyin gerçek olmasını istiyorsak, o düşünceyi gözümüzün önünden ayırmamız yeterli. Bunu yapabiliyor muyuz, o asıl soru ama bunu yapabilen bir kişinin gerçek etmeme ihtimali yok. Fizik kuralı. Bu zamana kadar yaptığımız her şey fiziğin, maddenin kuralları dahilinde çünkü fiziğin maddeni kuralları içerisinde fizik bedende ve maddedeyiz. Bunu bilirsek ona bağlı değişim ve dönüşümü de yönlendirebiliriz. Bunu araştırıyoruz.
Sadhana (sistematik manevi çalışma) bunun için, yoganın bütün teknikleri bunun için. Unutuyorsanız eğer, bu konuşmalar evet ikna edici ama unutuyorum diyorsanız tekniklerinizi daha çoğaltmak ve geliştirmekten sorumlusunuz yine siz sorumlusunuz. Dışarıdan gelen kitaplar veya bu konuşmalar sadece yöntemleri sunmak adına. Keşif ve tekrar uygulama kişiye kalmış. Daha da hatırlamak istiyorum. Her sabah meditasyon bunun yaptırır. Her akşam meditasyon bunu yaptırır. O yüzden hep sabah ve akşam deriz çünkü uyandığında düşüncenle uyanırsın. Neyse o, sabitinde kalmaktır, tohumu sulamaktır. Ve gerekirse sonra onu yazmak. Meditasyon günlüğü diye bahsettiğimiz buna hizmettedir. Yazdığınız anda çünkü onu mühürlersiniz. Niyet burada, bu tohumu suluyorum. Her gün aynı şeyi yazabilirsiniz. İsterseniz kocaman yazıp yatağınızın karşısına yapıştırabilirsiniz, her uyandığınızda görürsünüz. Yüzünüzü yıkarken banyo aynanıza yapıştırabilirsiniz. Cüzdanınıza koyabilirsiniz sürekli açtığınız için. O düşünceyi beslemediğiniz sürece rüzgarda kurur, dağılır. Beslediğiniz sürece ise her şey gerçek olmaya mahkumdur. Dolayısıyla insanlar kaderlerinin kendi yazarları. Kendi eylemlerini belirleyen enstrümanlarıyla, deneyimlerinin icracısı oldukları için, deneyimlerini üretenler oldukları için. Bunu fark ettiğinde kişi yaşamına yön veren olduğunu bildiğinde o zaman yaşam bir kabus olamaz, hapishane esarette olamaz. Fırsat olur. Fırsat büyük kelimedir. Fırsat varsa kullanana cevap gelir. Bir fırsatın içindeyiz unutmayalım. Unutuyorsak kendimize hatırlatma yöntemleri bulalım. Yanına gelecek her türlü “ama’lara” rağmen bile bir niyet, bir düşüncenzi varsa ve onu düzenli ve sürekli suluyorsanız meyvelerini da alırsınız. Bu yüzden her sabah meditasyon ve japa için buradayız bunları öğretmek için kendimize. Ve işte, şu an itibariyle de tohumlarınızı gerçeğe dönüştürecek eylem fırsatları başlıyor. Gün başlıyor… Harekete geçelim.