Yogaḥ karmasu kauśalam// Eylemde marifet yoga’dır.// Bhagavad Gita, II:50
Yogaḥ karmasu kauśalam
Eylemde marifet yoga’dır.
Bhagavad Gita, II:50
İnsan olmanın en büyük özelliklerinden birisi seçim ve tercih yapabilme yetisi yani özgür iradesidir. Seçenekler arasında tercih etme, karar verme ve sonra icra etme özelliği hem bir lütfu hem de laneti gibidir. “Bebekler, deliler ve ölüler günahtan muaftır” derler. Bebekler, deliler ve ölüler günahtan muaftır çünkü seçim yapma ve muhakeme yetileri yoktur. Özgürlük sorumluluk getirir. Bebekler, deliler ve ölüler de görülen sorumsuzluğun karanlık mutluluğudur. Halbuki, yetişkin bir insanın ise her zaman seçim yapma yetisi vardır ve bu peşi sıra kafa karışıklığı, çelişki, ve elbette acı ile sonuçlanabilir. Doğruyu bilmeye çalışmak, tam olarak şu anda ve burada “Ne yapmalıyım?” sorusunu cevaplayabilmek çoğu zaman çelişkilerle ve savaş meydanına dönmüş bir zihinle sonuçlanır. İşte tam da savaş meydanında dönmüş zihin ve seçim yapma yetisi ile sıkışmış insanoğlunu ele alır tarihin en büyük metinlerinden Bhagavad Gita. Baş kahraman Arjuna, bir savaş meydanının ortasında aile büyüklerine, akrabalarına karşı cephe almak zorunda iken bulur kendini. Ve sonuç: büyük bir akıl karışıklığı, çelişki, üzüntü ve acı…
Her birimiz hayatımızda aslında hep aynı soruyu sorarız: “Ne yapmalıyım?”. Tam olarak şu an bu durumda “Nasıl davranmalıyım?” Hayatın en merkezindeki bu soruya verdiği cevapla tüm meraklıları aydınlatır Arjuna’nın öğretmeni Krişna. Krişna’dan gelen cevap tüm zamanlar ve mekanlar boyunca yaş, cinsiyet, din, dil kısıtlaması olmaksızın tüm insanlar için geçerlidir. İşte bu nedenle de Bhagavad Gita “evrensel” bir öğreti olarak bilinir ve Krişna, “jagat guru” yani “tüm dünya’nın, evrenin öğretmeni” olarak anılır.
Tün insanlığın öğretmeni Krişna’nın cevabı ise basittir: “Hangi eylemi yaptığın değil, o eylemi nasıl yaptığındır önemli olan.”
Soru: “Nasıl Yapmalı?”
Bir insanın varlığını, geri kalan tüm kainatla, evrenle “bir” kılma yoludur yoga… Yoga, kelime anlamıyla “birleşmek, bağlanmak”. Ayrı olan ne varsa yeniden parçalarını tümlediğinde sonuç oluşan bir bütündür, bu eylemin adı ise yogadır. Mesela bir yapboz yapıyorsunuz, her tarafta minik parçalar dağılmış; bu duruma “ayrılmış parçalar” yani “viyoga” denir. Parçaları yerine koyup tek bir resim olarak tamamlandığındaysa sonuç “yoga”, “birleşmiş bütündür”. Buna benzer bir sürü örnek daha verilebilir: mesela ayakkabı ve ayağınız iki ayrı şeydir, ayakkabı ayağa giyildiğinde ise sonuç “ayakkabı ile birleşmiş bir ayak” yani bir nevi “yoga”. Bir kalem kapağını açtığınızda elinizde, bir kapak ve de bir kalem vardır, yani iki parça. Kapak kaleme tekrar takıldığında oluşan ise “kapakla birleşmiş tek bir kalem” yani “yoga”. Tüm bunların konumuzla ne alakası var? Çok alakası var. Çünkü parçalanmış ve ayrıksı benlik olarak “ben” ya da “sen”, eğer “ben-olmayan” ya da “sen-olmayan” geri kalan her şey ile arandaki bağı sorguluyorsan (ki o “ben-olmayana” “dünya”, “evren”, “kainat”, “Tanrı” da diyebiliriz) ve yeniden nasıl ilişki kurar ve içinde uyumlu bir parça olarak var olabilirim diye merak ediyorsan işte o zaman, “yoga” yani “birleşme yöntemlerine” ihtiyacımız var.
Bunlardan biri cümle içinde bizim “Bu akşam Yoga dersine gidiyorum” diyerek uyguladığımız “asana” yani beden terbiyesi adına uyguladığımız “duruşlar, pozlar”, nefes terbiyesi adına uyguladığımız “pranayama” yani “nefes teknikleri” ve zihin terbiyesi adına uyguladığımız “meditasyon” gibi yöntemler… Ne oluyor tüm bunların sonunda? Cevap: Beden-nefes-zihin “birliği” ile kendi içinde uyumlu ve “birleşmiş” dengeli, ahenkli bir insan…Ki en zor işlerdendir kendi içinde “uyumu”, barışı, huzuru bulmak çünkü denir ki içinde barışı, uyumu, huzuru bulan zaten dışarıda da uyum, huzur ve barıştadır.
Peki, beden-nefes-zihin disiplini ve terbiyesi “birleşme” yani yoga yollarından bir tanesi ise bir diğeri ise kişinin eylemleri ile yani dünya üzerinde değişim yaratabilme yetisi ile “ben ve ben-olmayan”, “özne ve nesne”, “beden ve dünya” arasındaki birliği, bağı yeniden kurması sayılır. “Eylem ile birleşme” yoluna ise Yoga litaratüründe “Karma Yoga” denir. İşte, tam da Krişna’dan Arjuna’ya gelen büyük cevap buradadır: “Arjuna, Eylemde Marifet yogadır. Öyle bir şekilde eylemde bulun ki ister bunun adı savaşmak ister savaşmamak olsun, o eylemi yapış biçimin ile nihayetinde her zaman birliğe yaklaş.”
KARMA YOGA: EYLEMDE MARIFET
Bir eylem iki parçadan oluşur:
- Eylemi “eyleyen” olarak sen (Karta)
- Eylemin sonuçlarının “alan” olarak sen (Bhokta)
Karma, tam kelime anlamıyla “eylem” demektir. Doğru eylemin felsefesini incelerken, özne burada Sanskrit dili ile konuşursak hem “karta” yani “eyleyen, icracıdır”, hem de o eylemin geri dönüşü, sonucu her ne ise onun meyvelerini “alan, keyfini süren veya bedenlini ödeyen” olarak “bhokta’dır”. Bu ayrım, tüm Karma Yoga felsefesinin, “Ne yapmalıyım?” sorusunun arkasındaki cevaptır. O halde Eylemde Marifet, yani seni sen-olmayan geri kalan her şey ile birleştirecek denklem şöyledir: Doğru eylem (eyleyen) + Doğru yaklaşım (eylemin sonuçlarını alan) = Karma Yoga
DOĞRU EYLEM NEDIR?
Yoga felsefesinde tüm evrenin üç nitelikten yapıldığı söylenir. Bir şey ya hareket halindedir (rajas), ya atalet ve eylemsizliktedir (tamas) ya da denge halinde, saftır (sattva). Bunlardan her biri de yaptığımız eylemlerin niteliğini belirler.
- Sattva: En fazla sayıda insanın, canlının, varlığın hayrı, ve refahı için olan eylemler bu anlamda sattvik ve tercih edilmesi gereken eylemlerdir. Sattva yani saflığı ve dengeyi içinde niyet olarak güden kişi tüm evrenin iyiliği, bütünün hayrı ve bekasına göre eylemlerini seçer ve uygular. “Herkes zengin ve refahta olsun” diyerek eylemlerde bulunmak buna örnek verilebilir.
- Rajas: Kişinin kendi bireysel benliği, kendi çıkarları ve arzularını tatmin etmek amacıyla uyguladığı eylemleri kategorize eder. “Sadece ben zengin olayım” diyerek bu amaçla çalışmak örnek olarak verilebilir. c. Tamas: Karanlık eylemleri temsil eder. Kişinin başkalarının zarar görmesi pahasına kendi çıkarları ve arzularını tatmin etmesi için uyguladığı eylemlerdir. “Ben zengin olayım, bunun sonunda birisi hasta olsun, bir şeyler kaybetsin vs. fark etmez” diyebilmek tamas içerisine düşmüş bir eylem biçimidir.
DOĞRU YAKLAŞIM NEDIR?
Eylemin icracısı olarak eylemleri sattvik nitelikte icra etmeye başladıktan sonra Karma Yoga’nın bir diğer parçası “eylemlerin sonuçlarını alan” olarak o eylemle kurulan ilişkidir. Peki, bir eylemin sonuçlarına nasıl yaklaşmalı? Bir eylemi nasıl sunmalı ve sonuçlarını nasıl karşılamalı? İşte burası, tabir-i caize zurnanın zırt dediği yer. En zorlu yer…
1. Bir Adak gibi Sunmak (İşvara Arpana Buddhi): Eyleminiz ibadetiniz olsun. Eylemi sunarken sanki bir adakmışçasına, tüm evrene, canlılara, doğaya öylece verin. “Karşılıksız hizmet” olarak da çevrilen Karma Yoga’nın ilk basamağı işte burası… Kendinizi doğanın, evrenin, Mutlak’ın eli, dili, kulağı, ayağı gibi görün. O, sizin aracılığınızla konuşsun. Kendinizin O’nun elinde bir enstrüman, vesile olarak bilin. Bu yaklaşımla eylemlerinizi icra edin.
2. Bir Hediye gibi Almak (İşvara Prasadam Buddhi) Eylemlerinizin sonuçları her ne ise, onlara tutunmayın. Geleni geldiği haliyle bir hediye gibi kabul edin. Prasada, ayinlerde, ritüellerde, (bizim kültürümüzde belki mevlitlerde diyelim) tören bittiği zaman dağıtılan tatlı, helva, şeker, lokma gibi sonda sunulanların hepsine verilen isim… Yaptığın eylemin sonucu her ne ise, bir prasad, yani bir hediye gibi kabul et … Hiç kimse böyle durumlarda sunulan o tatlıyı, şekeri eleştirmez. Bir ölü helvasının ya da lohusa şerbetinin ardından “iyi yapamamışlar, şöyle şöyle karsalardı o helvayı daha iyi olurdu” demez. Bilir ki orada mana ve anlam başkadır. İşte, Gita’da da Krişna eyleminin her sonucuna o helvaya yaklaştığın gibi yaklaş diyor işin özü. Sana tüm Evren’den ya da Mutlak’tan gelen bir hediye gibi koşulsuzca kabul et. İyi ya da kötü her ne ise bil ki o, “hayırdır”.
Peki ya Sonuç?: Temiz, Saf, Arzulardan Azade
1. Karma Yoga: Arınma, Saflaşma
Kişinin kendini-bilmek adına yürüdüğü Yoga yolunda, Krişna Karma Yoga’nın doğruyu yanlıştan, geçiciyi değişmez olandan ayırt eden buddhi, yani zeka yetisini parlatacağını söyler. İşte o zaman, kişi “Hakikatini”, tüm kainatın ve varoluşun, kendi benliği dahil arkasındaki gerçeği, özü net bir şekilde görebilecektir.
Ancak bir şeyi “net” bir şekilde görebilmek için onu görebilecek keskin gözler gerekir. Eğer gözlükleriniz camları bulanık, kirli veya paslı ise o zaman net göremezsiniz. İşte bunun için önce camlarınızı temizlemeniz gerekir. Krişna da Arjuna’ya görmek istediğiniz gerçek ya da nihai bilgi için önce bakışlarını, zekanı bulanıklıktan arındırman temizlemen lazım der. Saflaşabilen kişiler işte ancak ve ancak onlar o en saf gerçeği idrak edebilir. Böylesi saf, ve idrake hazır bir zekaya sahip olabilmek için de en güçlü arındırıcı tekniklerden, yollardan sayılan Karma Yoga’yı öğütler. Eyleminin sonuçlarına, meyvelerine tutunmadan, “ben” ve “benim” demeden beklentisizce icra et der.
2. Karma Yoga: Evrensel Müzik’te Dans
Dharma, ilahi düzen ya da evrensel akış olarak çevrilebilir. Tüm kainatın kendi içinde mükemmel bir dengesinin ve iç dinamiğinin varlığını bilmektir. Kişi, yapboz içerisinde hangi parça olduğunu, tüm bu evren içerisindeki rolünü, görevini bildiği takdirde dharma’da yani evren ve varoluş ile uyumlu ve bir demektir. İşte o zaman, ahenk ve bütünlük vardır. Bir orkestra düşünün, içerisinde saksafonlar, pianolar, kemanlar, çellolar var… Her biri kendi üzerine düşen görevi çalınan parçanın en iyi şekilde gerçekleşmesine kendilerini adayarak icra ederse sonunda bir senfoni ortaya çıkar. Ancak eğer bir keman “en çok benim sesim duyulsun”, ya da “ben kemanım bakın bana” diyerek kendi bildiğince gıcırdamaya başladığında sonuç “kakafoni” ya da “gürültü’dür.” Her birimiz evrensel senfoninin içerisinde bir müzik aletiyiz, varlığımız o müziğin icrası için pay aldığı zaman biz de o güzellik ile ışıldarız. Bu esere, Bhagavad Gita yani “Tanrı’nın Şarkısı” ismi verilmesinin bir anlamı vardır. “Tanrı’nın Sözü” ya da “Tanrı’nın Öğüdü” değil “Şarkı” sözcüğü seçilmiştir, çünkü şarkılar içlerinde uyum ve ahengi taşır.
“Çeşitlilikte birlik” olarak Swami Sivananda’nın ya da “Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” diyerek Nazım Hikmet’in anlatmaya çalıştığı budur. O zaman evrensel müzik ile dans edebiliriz. Adımlarımız uyumlu, varlığımız tüm kainatla ahenk ve barış içerisinde olur. “Barış”, çatışmanın ve çelişkinin son bulduğu haldir. İngilizce’deki “peace” sözcüğü Türkçe’de hem “barış” hem de “huzur” olarak çevrilir. Biz, iç ve dış çatışmanın bittiği, uyumun ve bütünlüğün hasıl olduğu işte “barış” ve “huzur” hallerin özlemindeyiz.
Bu yüzden de Karma Yoga’yı, eylemde marifeti bilerek yaşanılan hayatlar, ister bir savaş meydanında olsun ister Himalayalar’da bir mağarada, hiç fark etmez, içsel huzur, barış ve dengeyi, beklentisizce eylemde bulunarak eylemlerinin sonuçlarına tutunmadığı süree bulacaktır. O zaman kişi her zaman bir nilüfer çiçeği gibi saf ve temiz kalacaktır. Bir nilüfer çiçeği gibi bataklıktan açarak, suyun içerisinden geçecek ancak yapraklarında ne bir leke çamur ne de bir damla su barındırmayacaktır. Bir nilüfer çiçeği olmak için Krişna, Arjuna’ya ve arayışta olan herkese işte bunu öğütler.
“Tüm eylemlerini bana adayarak, keskin bir zeka ile ayırt etme yetini kullanarak, beklentisizce, “ben” ve “benim” demeden, arzularına tutunmadan ayağa kalk ve savaş!” (Bhagavad Gita, III:30)